Geçtiğimiz yaz yangın ve sel haberleri artınca siteye girişler çoğaldı.
Afet olursa arazide ne yaparız? 4x4 araç lazım olursa Unimog iyi midir? Afet durumunda telsiz melsiz nasıl kullanılıyor abi? Eh güzel, insanımız meraklı :)
Böyle tematik bir sitede İklim Değişikliği yazısı ne alaka diye sorabilirsiniz. Şayet iklim gerçekten değişirse Arazi, Unimog ve Telsiz hepimize çok lazım olacak. Alakaysa alaka, daha ne olsun :)
Yaklaşık 13 yıldır iklim üzerine okumalar yapıyorum. Dünya üzerindeki mevcut yaşanabilir iklimi sağlayan ve bunu etkileyen unsurlar, iklim modelleri, teoriler, bilimsel makaleler vs. Diğer yandan telsiz amatörlüğüyle birlikte HF bandı görüşmeleri için atmosferik hadiseleri ve Güneş döngülerini de yakından takip eder oldum. Tarihte yaşanmış hadiselere merakım ve kadim kaynak okumalarına da alakam çok.
Stratejist değilim, fakat kendimce öngörülerim var. Bu tahminlerin bir kısmının isabetli çıkması ve gözümüzün önünde politikleşen bilimin nasıl ve ne için manipüle edildiğini farkediyor olmak bu yazıyı hazırlamamdaki en büyük sâik desem yalan olmaz.
Bu yazıyı mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. Ben yazdım diye değil. İlerleyen zamanlarda, şimdi olduğundan daha şiddetli bir enformasyona maruz kalacaksınız. Evet, enformasyona maruz kalmak sözünü bilerek kullanıyorum. Yazılanları iyice anlamaya çalışın, çünkü bu yazı maruz kalacağınız enformasyonu doğru okumanız, ne yapmanız ve nerede durmanız konusunda size çok lazım olacak.
Nasıl başladı?
Milletçe en zayıf noktamız unutkanlığımız. Çok çabuk unutuyoruz maalesef. Bu mesele, yani küresel ısınma meselesi ne zaman ve nasıl başlatıldı bir hatırlayalım önce.
"Yaklaşan bir iklim felaketi" tehdidi, on yıllardır pompalanıyor. Yaşı yetenler "Ozon tabakası deliniyor" furyasını hatırlar; parfümler, deodorantlar yani ozon tabakasını deldiği iddia edilen tüm aerosollerin yasaklanacağından bahsedilen yılları. Ozon tabakası delindi mi, ne oldu, şu anda bilen var mı içinizde?
1960'larda ve 1970'lerde öldürücü asit yağmuru, mahsulü bitiren kuraklıklar ve hatta buz devri uyarıları gazetelerde yer alıyordu.
Sonra 1980'lere gelindiğinde bu uyarılar titizlikle, belki de şimdiye kadar tasarlanmış en büyük kontrol önlemi haline getirildi. Çünkü korku güçlü bir silahtır. Yaklaşan herhangi bir felaket için insanları suçlamak da korkuya, sömürülebilir ek katmanlar sağlar. İşte 80'lerin sonuna yaklaşıldığında tehdidin ismini de hazırladılar: İnsan kaynaklı küresel ısınma.
Sıcak bir yaz günü
Ekim 1985'te Avusturya'nın Villach şehrinde bir konferans düzenlendi. Bu, BM sponsorluğunda gerçekleşen uluslararası bir iklim bilimi konferansıydı.
Konferans katılımcılarından Dr. John Maunder şöyle anlatıyor:
"Toplantıya otuz ülkeden yüz civarında uzman katıldı. Aerosol konsantrasyonu, güneş enerjisi girdisindeki farklılıklar ve bitki örtüsündeki değişiklikler gibi diğer faktörler de iklimi etkileyebilirken, sera gazlarının önümüzdeki yüzyılda iklimi etkileyebilecek önemli bir etken olduğu ve iklim biliminin karmaşıklığı konuşuldu. Fakat enterasan bir şekilde, konferanstan kısa bir süre sonra birileri tarafından ‘insan kaynaklı küresel ısınma’ ortaya atıldı."
NASA'dan James Hansen, 1988'in çok sıcak geçen Haziran ayında bir kongre komitesine verdiği brifingte insan kaynaklı karbondioksit (CO2) emisyonlarını artan küresel sıcaklıklarla ilişkilendirdi, geleceğe yönelik üç ısınma senaryosu öngördü ve küresel ısınma korkusunu başlattı.
New York Times, 24 Haziran 1988'de bunu şöyle haberleştirdi:
"Şimdiye kadar bilim adamları, son yıllarda artan küresel sıcaklıkları, ‘sera etkisi’ olarak bilinen ve atmosferdeki kirleticilerin neden olduğu tahmin edilen küresel ısınmaya bağlama konusunda temkinli davrandılar. Ancak bugün Ulusal Havacılık ve Uzay İdaresi'nden (NASA) Dr. James E. Hansen bir kongre komitesine, ısınma eğiliminin doğal bir varyasyon olmadığını, atmosferdeki karbondioksit ve diğer yapay gazların birikmesinden kaynaklandığının yüzde 99 kesin olduğunu söyledi."
Hiç zaman kaybetmeden BM, Hansen'in anlattıklarının arkasında durdu. 1989 gibi erken bir tarihte bir AP manşeti şöyleydi:
BM yetkilileri: "Yükselen denizler ulusları yok edebilir"
Yazıda, ısınma 2000 yılına kadar tersine çevrilemezse, tüm ulusların haritadan silineceğine dair bir BM çevre yetkilisinin uyarıları detaylıca anlatılıyordu.
NASA iklim bilimcisi ve aktivisti James Edward Hansen, 1988'de insan kaynaklı küresel ısınmaya ilişkin kongredeki ifadesinin ardından sürekli büyüyen iklim başarısızlıkları listesine rağmen, kehanetlerini sürdürdü. 2008'de Hansen, "sadece 5 ila 10 yıl içinde Kuzey Kutbu'nda yaz aylarında deniz buzu kalmayacak" iddiasında bulundu. James Edward Hansen hala bir çok kişi tarafından bir “iklim peygamberi” olarak kabul ediliyor, fakat senaryoları, basitçe söylersek, verilere uymuyor.
Tutmayan kehanetlerin babası ise ABD başkan adayı Al Gore'a aittir.
2000 yılındaki ABD başkanlık seçimlerinde Demokratik Parti'yi başkan adayı olarak temsil etmiş olan Al Gore, seçimi kaybettikten sonra siyasetten çekilerek çabalarını küresel ısınma konusunda yoğunlaştırdı. Bu konuda yaptığı Uygunsuz Gerçek (An Inconvenient Truth) adındaki belgesel filmine 2007 yılında Akademi Ödülü verildi. Bu filmin yanı sıra dünyanın bir çok ülkesinde bu konuda verdiği konferanslar ve diğer çalışmalar sayesinde 2007 yılında Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneliyle (IPCC) birlikte Nobel Barış Ödülüne uygun (!) görüldü. Al Gore, WWF Türkiye ve Garanti Bankası'nın davetlisi olarak 13 Haziran 2007 günü Çırağan Sarayı'nda da küresel ısınma konusunda bir konferans verdi.
2009'da Al Gore, Kuzey Kutbunun 5 ila 7 yıl içinde tamamen buzsuz olabileceğini öngördü. 7 Aralık - 18 Aralık 2009 tarihleri arasında gerçekleşen COP15 Kopenhag'da Kuzey Kutup buzulunun 2014 yılına kadar tüm buzunu kaybedebileceğini anlatırken defalarca "son teknoloji bilgisayar modellemesi”ne atıfta bulundu.
Paris İklim Anlaşması’ndan bir sene önce, Mayıs 2014'te, Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius da, "İklim kaosundan kaçınmak için 500 günümüz var" demişti.
İklim Değişikliği kocaman bir yalan mı?
Nasıl yalan söylenir?
Şaşırmayın canım, hiç tanımadınız mı hayatınızda böyle kişileri? Ben tanıdım. Küçük ölçekte bakarsanız, bu bir kişi olabilir. Biraz büyüğünü görmek isterseniz yalanlarla menfaat sağlayan bir merkez, bir finans, bir medya grubu hayal edin. Daha büyüğü ne olabilir? Uluslararası organizasyon desek abartmış olur muyuz, hayır olmayız.
Size "usta yalancı ne yapar" biraz tüyo vereyim:
Doğruların arasına bir yalan katar. İki tane değil. Tek bir yalan.
Bu, öyle katıksız bir yalan değildir. Sizin doğrusunu öğrenmeden kabul ettiğiniz ve etrafınızda gerçekleştiğine şahit olduğunuz olayları manipüle ederek oluşturur bu yalanı. Öyle bir yalan ki, eğer inanırsanız o yalan sizin tüm doğrularınızı boşa çıkarır.
Sonra o yalanı sürdürmek için yalan söyler, söylediği yalanları unutmaz, yeni yalanlar uydurur, uydurduğu yalanlar birbiriyle çelişirse yeni yalanlar bulur ve bu yalanları o kadar çoğaltır, o kadar sıklıkla söyler ki "Hadi canım, bu kadarı da yalan olamaz" dersiniz. Yalanı sürdürmek için cebinden para harcar, yemek ısmarlar, iyilik yapar, sıkışıklığın varsa çözer, yalancı şahit bulur.
Biraz büyüğünü düşünün şimdi. Bir yalanı gerçeklik algısına çevirmek için fon ayırır, adam satın alır, belge üretir, eski kayıtları değiştirir, rüşvet verir, bilimsel gözükecek çalışmalar hazırlatır, kısmî istatistikler sunar, hatta fiilî operasyonlar yaptırır.
Ya biz?
İnsansınız neticede. Sonunda bu kadar çok yalanın varlığını kaldıramazsınız, fıtratınıza aykırıdır, inanmak istersiniz. Hatta "İnanıyorum" demekle kalmaz savunmaya başlarsınız. Çünkü bu, az önce de dediğim gibi öyle katıksız, apaçık bir yalan değildir. Etrafınızdaki doğrular, inkar edemeyeceğiniz gerçekler kullanılarak oluşturulmuş bir manipülasyondur. Bu yüzden içinden çıkamazsınız.
İşi çözmüş olsanız bile bu kadar yalanı çürütmeye takatiniz yetmez. Hadi yeterli gücünüz var diyelim, yine de ömrünüzü bir başkasının aldığı aksiyona karşı reaktif bir tavırla harcarsınız.
Şimdi... "Küresel Isınma" (Global Warming) ve "İklim Değişikliği" (Climate Change) konusunda söylenen bunca şey yalan mı demek istiyorsun diye sorulabilir.
Bir şeye öyle kafadan "Yalan bu" deyip geçemezsiniz. Bir şeye "yalan" diyebilmeniz için, önce o konu hakkında "doğru" bir bilgiye sahip olmanız lazım. O zaman "Hayır, bu işin aslı ve doğrusu böyle, senin söylediğin şey bu doğrularla uyuşmuyor" diyebilirsiniz.
Peki ne biliyorsunuz bu konuda, bilgi kaynağınız ne? Haber.
Haberi nereden alıyorsunuz, haberin sahibi kim? Medya.
Medyanın sahipleri var mı? Var.
Bu medya patronları, hayatlarını insanlığa hizmete adamış iyilik perileri mi? Pardon?
Eriyip düşen buzul parçalarını, yüzen buz parçası üzerindeki çaresiz (!) kutup ayısı görüntülerini hatırlamayan var mı aranızda? Medya iklim hikayesi ile dolu. Son otuz yılda istikrarlı bir şekilde her gün “iklim”, “küresel ısınma” ve son bir yıldır bazen saatlik olarak “iklim değişikliği” kelimelerinin geçirildiği haberler yapılıyor. Ancak sosyal medya da dahil olmak üzere sunulan bilgiler iklim sisteminin karmaşıklığını bize anlatmıyor.
Ama yukarıda bahsettiğim Hansen, Gore ve Fabius kesinlikle yalnız değil. Ortalık, süresi dolmuş kıyamet tarihlerinin örnekleriyle kaynıyor. Web'deki blog yazılarında derlenen uzun listeler, politikacılardan, bilim adamlarından ve gazetecilerden gelen binlerce başarısız iklim tahminini belgeleyen kataloglar var.
Bilim bize Kuzey Kutbu'nun 2009'a kadar, 2013'e kadar, 2015'e kadar, 2016'ya kadar, 2018'e kadar ve şimdi… 2050'ye kadar yaz buzlarından tamamen arınmış olacağını söyledi.
Fakat ana akım medya son 30 yılı aşkın tüm korkunç iklim tahminlerinin yanlış olduğu gerçeğini bize asla söylemez ve artan başarısız kehanet yığınını sorgulamaz.
Hayatımız doğru haber almaktan ibarettir. Bunu hiçbir zaman küçük görmeyin. Haberi doğru alıp, doğru anlayıp, doğru olmak. Mesele budur. İnançlı biriyseniz bilirsiniz ki "nebî" kelimesi nebe' kelimesinden gelir. Nebî, haber sahibi, haber getiren demektir.
Bu işin aslı nedir?
Dünya üzerindeki mevcut iklim nasıl oluşuyor, sürüyor ve değişiyor? Yüzlerce iklim bilimcisi bu konuda çalışıyor. İşte tam burada büyük bir görüş ayrılığı var.
Biri IPCC'nin, diğeri de farklı iklim bilimcilerinin görüşü.
IPCC, yani Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli. Birleşmiş Milletler örgütü tarafından 1988 yılında kurulmuş ve insan faaliyetlerinin neden olduğu iklim değişikliğinin riskleri üzerine çalışıyor.
Yani kuruluş amacından da anlaşıldığı üzere IPCC, "insan kaynaklı küresel ısınma" ve "iklim değişikliği" görüşü üzerine faaliyet gösteriyor. Isınmanın atmosfere salınan karbon (CO2) miktarından kaynaklandığını iddia ediyor. BM, kendi kurmuş olduğu IPCC'nin görüşünden başka hiçbir iklim bilimcisinin görüşünü kabul etmiyor ve desteklemiyor.
“Çok fena dolu yağdı" derseniz, herkes "Küresel ısınma var ondandır abi” diyor. Oysa dolu, yüzyıllardır yağıyor, sen görmemiştin. Artık herkes olayların şiddetini kendini merkez alarak tanımlar oldu. "Ben ömrümde böyle şiddetli sel görmedim" diyor adam. Tamam, ama nice seller oldu sen görmedin amca. Yeni değil bunlar. "Hortumlar ülkemizde de görülmeye başladı" diyorlar. Evet, "görülmeye" başladı. Evvelden de oluyordu, ama herkesin yanında fotoğraf makinesi / video kamera işlevi gören bir cep telefonu yoktu.
Şunu unutmayın, iklim ve hava olayları sadece daha çok fotoğraf ve video ile kayıt altına alınıp bize ulaşır oldu. Tek değişen şey bu. Haliç donmuş tarihte. Donmuş Haliç'in drone görüntüsü var mı? Yok ama donmuş işte, kayıtlarda var. Sen daha o kadar soğuk görmedin İstanbul'da.
Ne yazık ki, felaket tellalları iyi haberleri bilerek görmezden geliyorlar ve bunun yerine yalnızca kötü haberleri yaymakla meşguller.
Raporlara göre, Amerika kıtasında oluşan fırtına ve hortumlarda son yüzyıl içerisinde herhangi bir artış görülmemiştir. Isınan bir arktik ve olağandışı hava durumu hakkında bilimsel bir uzlaşma da yoktur. NSIDC tarafından kısa süre önce yayınlanan Haziran 2021 raporu, Dünya'nın kutuplarında kilitlenen buzun aslında büyümekte olduğunu ortaya çıkardı.
Raporun açılış paragrafı şöyle: "Antarktika'yı çevreleyen Güney Okyanusu'ndaki deniz buzu, Haziran ayında 1981 - 2010 ortalamasının oldukça üzerindeydi ve ayın sonuna doğru doksanıncı yüzdelik dilimin üzerine çıktı".
http://nsidc.org/arcticseaicenews/2021/07/keeping-pace-with-the-record-holder/
CO2 emisyonu nedeniyle küresel ısınmaya dair düzenlenmiş fikir birliğine katılmayan bir çok saygın bilim insanı var fakat kitleler hiçbir zaman alternatif araştırma ve teorilerle ilgili değiller.
William Happer, hakemli dergilerde 200'den fazla yayınlanmış bilimsel makalesi olan Amerikalı bir fizikçi. "Mevcut CO2 miktarını ikiye katlasak da hiçbir şey farketmeyecektir" diyerek iklim değişikliği konusundaki bilimsel fikir birliğine katılmamakta.
Kansas Üniversitesi'nden emekli Jeolog Dr Lee Gerhard, "1980'lerin sonlarında NASA'dan James Hansen'ın iddialarının ardından insan kaynaklı küresel ısınma kavramını hiçbir zaman tam olarak kabul etmedim veya reddetmedim. İlk ilkelerden başlayarak iddianın temelini incelemek için bilimsel literatüre başvurdum. Çalışmalarım daha sonra tüm bu iddiaların yanlış olduğunu görmemi sağladı.” diyor.
Döngü
Peki dünya üzerindeki mevcut iklimin Güneş aktivitesi (Solar activity) ile paralel gittiğini söyleyen iklim modelini tercih eden, güneşin kendi iç dinamiğinin anlaşılmasıyla birlikte dünya üzerindeki iklimin de anlaşılacağı görüşünü paylaşan pek çok bilim adamı ne diyor?
İşte burası önemli. Dikkatinizi yoğunlaştırın ve buradan sonrasını anlamaya çalışın. Önce biraz teknik bilgi vereyim.
Yaz bitiyor, sıcak mevsim güz ile yavaşça soğuğa geçiş yapıyor. Kış geliyor diye panik yapıyor musun, hayır. Sonrasında o soğuk mevsim bahar ile yumaşakça sıcağa geçiyor. Havalar ısınacak diye çıldırıyor musun, hayır. Bu, 1 yıllık döngü. Bunu biliyorsun. 60 senelik ömrün varsa 60 defa yaşıyorsun bu döngüyü. Sana yabancı değil, tanıdık.
Peki bundan daha uzun, ayrıca farklı döngüler de var mı? Evet var.
Solar Cycle, yani Güneş Döngüsü.
Ortalama 11 yıllık bir döngü bu. Güneşin manyetik aktivitesi neticesinde güneş üzerinde bir takım koyu alanlar oluşuyor. Güneş lekeleri (Sunspot) diye adlandırılan bu alanlar güneşin kuzey yarım küresi üstünden başlayıp güneşin ekvatoruna, sonra da güneyine inerek sonlanıyor. Lekeler, 11 yıllık döngünün başlangıç ve son yıllarında zayıf olurken, döngünün ortasına gelen yıllarda zirve yapıyor. Ortalama 11 yıl süren bu güneş döngüsü üzerinde bilim adamları hemfikir. Bu lekeleri görmek için bazen özel yapılmış teleskoplar gerekiyor, fakat bazen bu lekeler çıplak gözle dahi görülebiliyor.
Güneş lekeleri tarih boyunca gözlemlenmiş ve farklı kayıtlar tutulmuş. Batı dünyasında da bazı astronomlar kayıtlar tutmuşlar. İsveçli Astronom Rudolf Wolf'ün tuttuğu kayıtta yer alan 1755–1766 arasındaki 11 yıllık döngü 1 no'lu döngü kabul edilmiş. Halen Wolf İndeksi denilen bu indeks kullanılıyor.
NASA, 2020 yılında 25 numaralı güneş döngüsünün (Solar Cycle 25) başladığını resmi olarak ilan etti. Uluslararası bir uzmanlar paneline göre, güneş lekesi sayısı Aralık 2019'da dibe vurdu ve 24. Güneş Döngüsü'nü sona erdirdi. NASA ve NOAA, duyuruyu 15 Eylül 2020 Salı günü bir medya telekonferansı sırasında yaptı.
11 yıllık güneş döngülerinde güneşteki aktivite bazen normal devam ederken bazı döngülerde zirve yapıyor, bazı döngüler ise tamamen sönük geçiyor. Aktivitenin ve lekelerin çok olduğu döngüler Solar Maximum, çok az lekelerin oluştuğu döngüler Solar Minimum olarak adlandırılıyor. İngiliz Astronom Edward Walter Maunder'in tuttuğu kayıtlarda 1645 - 1715 yılları arasında yani yaklaşık 6 - 7 döngü boyunca çok az güneş lekesi oluşmuş. Bu döneme Maunder Minimum ismi verilmiş. İngiliz Meteorolog John Dalton'ın 1790 - 1830 arasındaki kayıtlarında da güneş Maunder Minimum dönemi kadar olmasa da yine düşük bir aktiviteye sahip. Bu döneme de Dalton Minimum adını vermişler.
Eğer telsiz amatörüyseniz güneş lekelerinden haberiniz vardır. Malum, lekelerin çok olduğu zamanlarda (sunspot maxima) dünyanın iyonosfer tabakası güneş ışınları tarafından çok iyi iyonlanıyor ve HF bandında 10.000 km çapında konuşmalar çok rahat gerçekleşiyor. Bir süredir düşük aktivite yüzünden telsizle uluslararası görüşmeler nispeten sıkıntılı.
11 yıllık döngü haricinde güneşin bir de büyük döngüsü var. Bu büyük döngünün süresi hakkında bilim adamları arasında tam bir uzlaşma yok. 350-400 sene diyen bilim adamı da var, 90-120 yıl arası diyenler de.
Winter is coming! mi acaba?
Şimdiii...
Güneş aktivitesi üzerine çalışan bilim adamları, güneşin bir minimum döneme girdiğini ve bir kaç döngü, yani yaklaşık 30 ila 50 sene boyunca olağandışı bir düşük faaliyette olacağını söylüyorlar.
Dünya üzerindeki iklimin güneş aktivitesi ile paralel gittiğini söyleyen iklim modelini savunan iklim bilimciler de dünya ikliminin soğuk bir döneme girdiğini ve bu dönemin yaklaşık 30 ila 50 yıl boyunca süreceğini belirtiyorlar.
Bu meseleyi detaylandırmadan önce, bazı saygın araştırmacıların yayınlanmış bilimsel makalelerinden çok kısa özetler geçeyim size:
Theodor Landscheidt'in 2003'te, ölümünden sadece bir yıl önce yayınlanan "Küresel Isınma Yerine Yeni Küçük Buz Çağı mı?" başlıklı makalesinin özeti şöyle başlıyor:
"Güneşin son iki bin yılda değişen etkinliğinin analizi, bize IPCC'nin önümüzdeki yüz yıl içinde 5,8C'ye varan insan kaynaklı küresel ısınmaya ilişkin spekülasyonunun aksine, 2030 civarında en soğuk aşamasına sahip uzun bir serin iklim döneminin beklenebileceğini gösteriyor."
İngiliz Astrofizikçi Piers Corbyn, "Artık derin bir mini buz çağına giriyoruz, hiçbir çıkış yolu yok" diyor.
“Şu anda yaşadığımız şey mini buzul çağının başlangıcı… 2013 civarında başladı. Yavaş bir başlangıç ve şimdi mini buzul çağına geçiş hızı artıyor... Önümüzdeki 20 yıl ortalama olarak daha soğuk olacak, daha sert bir Jet Stream, daha fazla sıcaklık iniş çıkışları, daha fazla dolu olayı, daha fazla deprem, daha fazla yanardağ patlaması, kış aylarında daha fazla kar, geç gelen ilkbaharlar, kötü yazlar, kısa sonbaharlar ve giderek daha fazla ürün kaybı... "
Nils-Axel Mörner, Stockholm Üniversitesi Paleojeofizik ve Jeodinamik Bölümü’nün eski başkanı.
"Açıkçası yeni bir büyük Solar Minimum’a doğru ilerliyoruz. Bu, IPCC projesinin önerdiği gibi devam eden, hatta hızlandırılmış bir küresel ısınma konusunda ciddi şüpheler uyandırıyor" diyen Mörner'in “Yaklaşan Yeni Büyük Güneş Minimumu ve Küçük Buz Devri İklim Koşulları” 2015 yılında yayınlandı.
"Çalışmalar 2030-2040'a kadar Güneş'in yeni bir Büyük Güneş Minimumu yaşayacağını gösteriyor. Bu, oldukça farklı özelliklere sahip çok sayıda çalışmada açıkça görülmektedir" diye yazıyor Mörner.
"Maunder ve Dalton Minimum sırasında belgelenen iklim koşullarına benzer şekilde, Yeni Küçük Buz Devri'nin geri dönmesini bekleyebiliriz.”
La Trobe Üniversitesi'nden Maria Mccrann şöyle diyor:
“Güneş'in etkinliğinin Dünya'nın iklimi üzerindeki etkisi 1800'lerden beri tespit edildi. Bununla birlikte, Dünya'nın iklimini Güneş ışınımındaki değişime bağlayan mekanizmalarla ilgili hala bir çok bilinmeyen var. Güneş bilimlerini uygulayan iklim modellemesi, özellikle bölgesel düzeyde, doğal faktörlerin iklim üzerindeki önemli etkisini açıklayan yeni bir yaklaşımdır. Dünya sıcaklığının değişiminde 60 yıllık bir döngü belirleyen bir çok çalışma ile uyumlu olarak, yüzey sıcaklıklarının 2030 - 2040 civarında dibe vurması bekleniyor.”
https://www.researchgate.net/publication/325012781_Sea_Levels_In_A_Changing_Climate
Buraya kadar anlattıklarımı bilimsel olarak yeterli görmeyenler için Prof. Valentina Zharkova'nın yayınlanmış iki çalışmasından yaptığım özeti okuyarak devam edelim.
Şöyle yazıyor Prof. V. Zharkova:
"1645'ten 1710'a kadar Güneş, Maunder Minimum olarak adlandırılan sessiz bir evreye girdiğinde, yeryüzü sıcaklığı, özellikle Kuzey yarımküre ülkelerinde olmak üzere, tüm dünyada düştü. Bu muhtemelen, toplam güneş ışınımının %0.22 oranında azalması, bunun da esas olarak ölçülen ortalama karasal sıcaklığın 1,0 ila 1,5°C azalmasına yol açmasından kaynaklandı."
Ve şöyle devam ediyor:
"Kuzey yarımkürenin ortalama sıcaklığındaki bu görünüşte küçük düşüş, donmuş nehirlere, soğuk uzun kışlara ve soğuk yazlara yol açtı. Avrupa ve Kuzey Amerika derin bir donmaya girdi. Dağ buzulları vadilerden tarım arazilerine yayıldı, deniz buzu Kuzey Kutbu'ndan güneye doğru ilerledi, Hollanda'daki ünlü kanalların yanı sıra Tuna ve Thames nehirleri de bu yıllarda düzenli olarak dondu."
"Ancak, Maunder Minimumu sırasında sadece güneş radyasyonu değişmedi. Maunder Minimumu sırasında karasal sıcaklığın azalmasına katkıda bulunan başka bir etken daha var. Bu, şimdiye kadar rolü göz ardı edilen güneş arka plan manyetik alanıdır.
Güneş aktivitesinin tanımlanmasında, güneş arka plan manyetik alanının rolünü anlamada ve farklı zamanlarda gözlemlenen manyetik alan büyüklüklerini ölçmede son zamanlarda kaydedilen ilerlemeler, uzun vadeli güvenilir bir güneş aktivitesi tahmini yapabilmemize izin verdi.
Bu çalışmada, yalnızca 11 yıllık güneş döngülerinin değil, aynı zamanda 350-400 yıl süreli büyük güneş döngülerinin de varlığını ortaya koyduk. Güneş'teki çift dinamo hareketinin keşfi, güneş manyetik alanı ve manyetik aktivitesinin %70 oranında azalacağı yaklaşan Büyük Güneş Minimumu’nu tespit etmemizi sağladı:
Güneş manyetik alanının genliğinin 24 ve 25. döngülere doğru azaldığı, 26. döngüde neredeyse sıfıra yaklaştığı görülmektedir. Şu anda Güneş, son 100 yılın en zayıfı olan 24. döngüsünü tamamladı ve 2020'de 25. döngüye başladı. 2020'de Güneş toplamda 115 lekesiz gün gördü.
Yaklaşan büyük Güneş Minimumu sırasında güneş manyetik alanının önemli ölçüde azalması, şüphesiz galaktik ve ekstra galaktik kozmik ışınların yoğunluğunun artmasına yol açacak, bu da karasal atmosferlerde yüksek bulutların oluşumuna ve atmosferik soğumaya yardımcı olacaktır.
Bu dönem Güneş'te 2020'de başladı ve 2053'e kadar sürecek. Maunder Minimum'a benzer şekilde güneş manyetik alanının azalması, üç Güneş Döngüsü boyunca güneş ışınımının yaklaşık % 0.22 oranında azalmasına neden olacaktır. Bu da, karasal sıcaklığın mevcut sıcaklıktan 1.0°C'ye kadar düşmesine yol açabilir.
Önümüzdeki 30 yıl boyunca karasal sıcaklığın düşmesinin, hem Kuzey hem de Güney yarımkürede büyüyen bitki örtüsü, tarım, gıda kaynakları ve ısıtma ihtiyaçları üzerinde çok ciddi etkileri olabilir. 2020 - 2053 arasındaki bu küresel soğuma, otuz yıl boyunca küresel ısınmanın tüm etkilerini dengeleyebilir."
Yazıların orjinalini okumak isteyenler için linkleri aşağıda:
Nature Magazine | Heartbeat of the Sun from Principal Component Analysis
Temperature Magazine | Modern Grand Solar Minimum will lead to terrestrial cooling
Tımarhâne
Evet bir şeyler değişiyor. Bunu onlar da biliyorlar. "Küresel Isınma" denilen kavram evrilip çevrildi ve "İklim Değişikliği" adı hayatımıza sokuldu. Önümüzdeki 30 yıl biraz soğuk geçer de "Hani küresel ısınma vardı" diye itiraz ederseniz "Küresel ısınma iklimi değiştirdi" diyebilirler. "Aldığımız önlemler sayesinde dünyayı tekrar soğuttuk" demeleri de muhtemel.
Biliyorsunuz COP26 yakın zamanda, bu yılın (2021) Kasım ayı başında İskoçya'nın Glasgow şehrinde yapıldı. Malum hikaye sürdürülüyor.
Tamam, dünya ısınıyor olabilir. Fakat soğuyor da. Yüzyıllar boyu bu böyle olmuş. Isınıyor, soğuyor, sonra tekrar ısınıyor, tekrar soğuyor. Bir düzen var. Bu kâinâtı yaratan ve ayakta tutan bir sahibi yokmuş gibi, Allah Teâlâ yokmuş gibi davranarak ne ben bu yazıyı yazabilirim, ne de siz okuyabilirsiniz, bunu biliyorum.
Bütün tartışma bu ısınmanın sebebinin ne olduğu üzerinde. Birileri "sebebi sensin" diyor ve sana hesap sormaya, vergiler, bir takım regülasyonlar vs getirmeye kalkıyor. Ağustos sıcağı zirve yaptığı bir zamanda çocuklara bütün yıl Ağustos gibi geçecek diyorlar ama Eylül sonunda olduğumuzu da bal gibi biliyorlar.
Anlattıklarımda öngörülenler gerçek olur mu bilmiyorum, ama buraya kadar yazdıklarım iyi bir beyin cimnastiği sayılır. Çünkü alternatif bilimsel çalışma ve teorilere olan alaka kültürel bir red yiyor çoğu zaman ve kişiyi deliler listesine yazdırıyor.
Yazının başında bahsettiğim iklim teorilerine olan merakım, telsizcilikle başlayan güneş döngüleri takibi beni ve sizi buraya kadar getirdi. Ama bir de kadim kaynak okumalarına olan alakamdan bahsetmiştim yazının başında.
Yaklaşık yüz yıllık bir eski kaynakta şöyle yazıyor:
"Bir gün gelecek, adamın biri, burada bir Paris şehri varmış diye çamurun altındaki Paris şehrini arayacak."
"Hadi canım artık!" diyorsunuzdur kesin. Paris'e giderseniz bir fotoğraf çektirin Eyfel Kulesi önünde. Böyle bir şehir vardı diye iddia ettiğinizde lazım olur.
Şimdi tımarhâneye geldik:
Tımarhânenin avlusunda deliler dolaşıp temiz hava alırlarken, dışardan bir adam parmaklıklara yaklaşıp;
- Şiiişşt deli! Gel buraya! diye seslenmiş.
Deli gelmiş;
- Ne var? demiş.
Adam sormuş:
- Siz içeride kaç kişisiniz?
Deli avluya şöyle bir bakıp adama dönmüş:
- Bizim burada sayımız belli. Asıl siz dışarıda kaç kişisiniz!?
Yorumlar
Son derece etkileyici ve…
Son derece etkileyici ve emek verilmiş bir yazı.
Bize yeni bir bakış açısı kazandırdığınız için ayrıca teşekkürler...
Bir şeyin gerçekten yalan…
Bir şeyin gerçekten yalan olduğunu iddia edebilmek için o konuyu detaylıca bilmeniz gerekir. Yazdıklarınıza göre bu konuda bilmediğiniz çok şey var bu konuda devasa bir literatür iklim değişikliğni ve olası sonuçlarını inceliyor, sizse argümanlarını bile açıklayamağınız bir kavramı içi boş dellillerle yalanlıyorsunuz, üstelik kaynaklarınızı da usulünce belirtmemişsiniz. O zaman ben de Mars diye bir gezegenin olmadığını iddia ediyorum:)
Konuk gibi ukela hokkabazlar…
Konuk gibi ukela hokkabazlar kaba kuvvetle durdurulmadigi surece bu iklim sahtekarlari tum insanligin sonunu getirecek
Yeni yorum ekle